25 Temmuz 2010 Pazar

İHTİYACIM VAR!

Elindeki eldivenleri düzelterek yürümeye devam etti adam. Yağan kar, rüzgârın da etkisiyle yüzünde değdiği her yeri deli gibi yakıyordu. Yüzünü şapkasının siperine saklamak için başını biraz daha gömdü kalın paltosunun içine. Bir an önce evine varmak için adımlarını sıklaştırdı. O bomboş eve kavuşmak için neden bu kadar istekli olduğunu düşündü kısa bir an için.

Her gün aynı şeyler işte. Sabah yataktan çıkmak için gitmen gereken bir işin olduğunu kendine zorla hatırlat. Boş evin içinde dolanıp, zorla ayrıldığın pijamanın yerine, üzerine gönülsüzce bir şeyler giy. Her sabah ucu ucuna yetiştiğin servise binmek için kar kış demeden ıssız sokaklarda koştur. Günaydın deme zahmetine bile katlanmayan asık suratlarla dolu serviste, sana bırakılan teker üstü koltuğa otur. Kulaklığından içine akacak güzel notaları bastırmasını bir türlü engelleyemediğin servis şoförünün ağır acılı şarkılarına katlanmaya çalışarak kırk beş dakika yol git. Öksürsen ters ters bakan yirmi insanla aynı havayı soluduğun o anlamsız boğucu ofisteki küçücük masada otur. Loş ışık altında çalışmaya uğraşarak ileriki günlerine ışık tutmaya çalış. Saatin altıyı göstermesini sabırsızlıkla bekle. Aynı suratsız insanlarla servise doluşup, sabah katlandığın 45 dakikalık acılı yolculuğa tekrar katlan. Eve biran önce ulaşmak için aynı sokaklardan koşturarak geç.

Kendini düşüncelerine kaptırmış, evine çıkan sokağa sapmışken ince bir miyavlama duydu. Aniden durdu. Sesin nerden geldiğini anlamaya çalışarak etrafına bakındı. Kar o kadar yoğun yağıyordu ki görüşünü engelliyordu. Kendi etrafında bir tur daha attı yolun her yerine bakınarak. Sesin sahibi ortalıklarda yoktu. Kendi kendine omuz silkip yoluna devam etti.

Ne akılsızsın. Görsen hayvanı ne yapacaksın ki? Alıp evine mi götüreceksin? Hayır! Aslaaa! Evin bütün düzenini bozar şimdi o. Hem sanki ilk kez mi bir kedi miyavlaması duydun. Ama hava o kadar soğuk ki. Yavruydu sanırım. Yavruysa ne olmuş. Annesi vardır yanında. Ya yoksa. Yoksa ne olacak? Bir baltaya sap olamadın bir kediye baba mı olacaksın yani? Babalık ve ben! Yok yok… Abartmaaaa! Yürü git evine işte. O bakar başının çaresine.

Tüm bunları düşünürken ancak birkaç adım atmıştı ki aynı ince sesi duydu tekrar. Miyav!

Kısa bir an için içindeki sesle kavga etti adam. Paltosuna gömdüğü başını çıkardı dışarı. Yüzünü acıtan kar tanelerine aldırmadan geri dönüp etrafına bakındı. İçindeki ses yükseldi bu sefer.

Ne halt ediyorsun yahu? Bulsan ne olacak. Sen hayvanları sevmezsin ki! Hoş sen insanları da sevmezsin. O yüzden senden başka, benden başka kimse yok… Ama ya çok küçükse, ya yardıma ihtiyacı varsa. Of! Amma uzattın ama. Ya ihtiyacı yoksa!

Kısa bir süre karın altında öylece donup kaldı. İçindeki sese yenilmişlikle döndü, evine doğru yürümeye başladı.

İhtiyacı yok… İhtiyacı yok… Bana ihtiyacı yok… Bana kimsenin ihtiyacı yok…

Düşüncelerinden sıyrıldığında çoktan apartmanının kapısına geldiğini fark etti. Eldivenlerini çıkarıp cebinden anahtarlarını buldu. Hızla apartmana girip dört katı çıktı. Evinin kapısına ulaştığında nefes nefese kalmıştı. İçeri girip kapıyı arkasından kapattı. Bom boş bir ev. Yalnız yenecek zoraki bir akşam yemeği. Sessizliğe inat açılacak televizyon. Tahammül edilemeyecek diyaloglar. Belki bir yerinden hayatlarına sızmayı başarırım diye karıştırılacak kitap sayfaları. Her gün, her sabah, her akşam aynı şeyler.

İhtiyacı yok… İhtiyacı yok… Bana ihtiyacı yok… Bana kimsenin ihtiyacı yok…

AMA BENİM… AMA BENİM… BENİM İHTİYACIM VAR!

Kapıyı açıp dört katın merdivenleri hızla aşağı indi. Düşen kar tanelerinin acısına aldırmadan sesi duyduğu yere doğru koşmaya başladı.

BENİM İHTİYACIM VAR! BENİM!

Sesi ilk duyduğu yere geldiğinde nefes nefese kalmıştı. Telaşla etrafına bakınmaya başladı. Park etmiş arabaların altına baktı. Bahçe duvarından atlayıp ağaçların altına baktı. Çöp tenekesinin içini kontrol etti. Olabileceği her yeri, her yeri aradı. Geç kalmıştı…

Belki de birisi alıp gitti. Belki de soğuğa ve açlığa daha fazla dayanamadı. Belki de… BELKİ DE ONUN BANA İHTİYACI YOK! …

Yüreğine oturmuş yenilmişlik duygusunun acısıyla evine dönmeye karar verdi. Kafasını paltosuna gömdü tekrar. Tam adımını attığında…

Miyav!

Sesin geldiği tarafa o kadar yavaşça döndü ki. Ama kalbi heyecandan yerinden çıkacaktı sanki. Minicik bir yavru tekir, titremesine engel olamadan ona doğru koşuyordu. Refleks olarak eğilip kollarını açtı adam. Kedi çevik bir hareketle kucağına atlayıp paltosundan içeri girdi. Adam şaşkın, paltosunun içindeki ıslak, soğuk, titrek ama huzurla mırıldanan kediyi düşürmemeye çalışarak evine doğru yürümeye başladı. Ilık bir gülümseme her yanına yayıldı.

TEŞEKKÜR EDERİM BENİ SEÇTİĞİN İÇİN. BENİM SANA İHTİYACIM VAR!